16 Mayıs 2010 Pazar

Cevaplıyorum; Pes

Olmayan adamlara kişilik oturtarak oluşturduğum tatlı hayal dünyamdan uyanmanın vaktiydi belki de. Ancak uyanıp ne yapacaktım? Kendi kendime dayattıklarım yeterince tatmin edici olmamaya başladığından... Cümlenin sonunun nereye gideceğini bilmediğimden tamamlama ihtiyacı hissetmeyerek çiziyorum üstünü. Ölü kedilerden nefret ederim, bu böyle bilinsin. Kediler canlı olmalı hep. Güzel gözleri olmalı, mırlamalılar falan, başlarını okşayan bir de el olmalı, bana ait bir tane. Kocaman gözleri olmalı. Çatallar ve bıçaklar protesto amacıyla kullanılmalı bazen. Bazense canı yanmalı insanların. Uykudan uyanmak ya da kafa dinlemek için gereklidir bu. Moru seçiyorum. Sanki yaşamak için bir nedene ihtiyacım var... Hapsedilmiş olmanın verdiği iç bunaltıcı his, tüm karalar denize açılmalıydı oysa. Oysa hep bir kedim olmalıydı başını okşayacağım, bir köpeğim bir de çayırlar denizin dalgalarıyla ıslanan. Parçacık hızlandırıcılar hayatımı ışık hızına çıkarmak için kullanılabilir mi? Osiloskopla gözlenebilir mi iniş çıkışlarım? Tatlı bir yaz meltemi eksik kokusu denizin giriyor açık pencereden ve cırcır böcekleri. Uzak evlerin ışıkları yapay birer ateş böceği sanki ağaçların üstünde, az sonra hayatıma konacak. Eski bir film müziği çalınıyor kulağıma, trajikomik tonlamalarıyla güldüren ve hüzünlendiren bir tane. Chaplin'in sevimli yüzünde hissettirilen onca ideoloji beynime doluverirken, kimi çizgi filmlerden sahneler hatırlıyorum.

İngilizce garip bir dil diyorum bazen, oysa dil zaten garip bir şey, hangisi olduğu önemli değil. Saçma şekillere isim verip duyguları onlarla oluşturulan kimi kompozisyonlarla betimleme çabasındaki mantık nerede? Ben yumuşak g ile başlayan ülkelerde yaşamak istiyorum mesela. Ğünya'da olabilir.

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Sacrifice

He spoke hard: "I thought i laughed you."
Her answer was a gentle, soft love while taking his breath off by a rope.

The advice: Don't laugh, love loud.

11 Aralık 2009 Cuma

Zz...

İnsanlar her gün neyim bloğa yazacak ne buluyorlar bilmem. Evet, deneyebilirim yazmayı. Hı hı... Gerçi her ne kadar günlük tutma olayından, tarihlerden, yapmacık zaman kavramından nefret etsem de belki yapabilirim. Denemeden kim ölmüş? Vardır elbet, lakin blog yazmayı denerken ölen duymadım. Ne deneyeceğine bağlı olarak değişebiliyor anlayacağın. Her neyse, bloğa merhaba diyelim. Merhaba blog! Ve şimdi de iyi geceler! İyi geceler blog, iyi geceler!
Teletubies hala yayınlanıyor mu?